Politikadan,siyasetten uzak bir nesil 90’ların nesli. Bizim
neslimiz. Apolitizm,aslında bir akım,fakat günümüzde ‘apolitik olmak’ siyasi
olaylara karışmamak olarak yer etmiş. Ne de olsa bu ülke darbeler,çatışmalar,sağ-sol
olayları gördü. Biz görmedik,bilmiyoruz,anlatılanlar kadar biliyoruz. Yaşamadan
bilinmez ki… Annelerimiz-babalarımız,kısacası büyüklerimiz bizim apolitik
olmamızdan gayet memnunlar;çünkü onların zamanında yaşadığı olayları göz önüne
aldığımızda neden memnun olmasınlar ki ? Kendi çocukları açısından gönülleri
rahat.
Aslında apolitik falan değiliz. Daha çocukken tanıştık
siyasetle. Siyaseti ‘binaenaleyh’ olarak tanıdık. Çocuksu düşüncelerle siyaseti
güzel bir şey sandık. Böyle aşılandı bizlere. Televizyonlarda,gazetelerde
gördüğümüz kadarıyla… Seçim zamanları anlamsız heyecan olurdu içimizde.
Büyükler oy kullanırdı,nedense biz de heyecan yapardık. Anladığımızdan
değil,takip falan da etmiyorduk zaten. Ailemiz hangi görüşteyse biz de öyleydik.
Hangi birimiz çocukken bozkurt işareti,altı ok ya da baş parmak işareti
yapmadık ki büyüklerimiz sayesinde.
Olgunlaşmaya başladık,büyüyorduk. Önceki nesillerin aksine
siyasi görüşlere körü körüne saplanmayıp,düşünce özgürlüğünü benimsiyorduk. Kimimiz
farkında olmadan yapıyordu bunu,kimimiz her şeyin farkında olarak. Ailemiz sağ
görüşlüyse,sol görüşlü biriyle arkadaş olduğumuzda,ya da tam tersi
durumlarda,farklı görüşlü insanların da bizim gibi olduklarını,insan
olduklarını gördük ve bunu kavrayabildik. Bu yapılanmanın kuşkusuz en büyük
mimarları ailelerimizdi,eskilerdi. Böyle olması daha iyiydi. Kendilerinden
öncekilerin yaşadığı acıları yaşamak istemiyorlardı,haklılardı. İşte bizim
neslimizin,her yerde söylenen 90’ların apolitik gençliğinin farkı bu oldu,bizim
en büyük şansımızdı.
Büyüdük… 20’li yaşlara geldik. Artık bilinçliydik. Özgürdük.
En azından özgür olduğumuzu sanıyorduk. Bazılarımız özgür olmanın tam olarak ne
anlama geldiğini öğrenememişti. Başkalarının özgürlüğüne engel olmamayı,belli
başlı değerlerin olduğunu bilemeyenler oldu. Onları saymazsak özgür gibiydik
sanki. Hani bazı anlar vardır ya,yangın başlatan kıvılcım misali,öyle bir andı
ve biz aslında özgür olmadığımızı anladık. Sanki dalga geçer gibi özgür
olduğumuz söyleniyor,kısıtlama yapılmadığı dile getiriliyordu. Fakat bu süreçte
Önderimiz Kemal Atatürk’ün ismini söylemek bile,bize özgürlük vaad ettiğini
söyleyen,bizimle dalga geçen kesimi rahatsız ediyordu. Atamızı savunmak bile
hoş görülmezken ne yapalım vereceğiniz özgürlüğü ? Birleştik,kenetlendik. Her
görüşün,her rengin bir araya geldiği güzel günler,umutlu günler geçirdik. Elbet
üzücü bedelleri oldu. Hep birlikte göğüs gerdik. Kayıplarımızın her biri bizi
temsil ediyor. Bize hükmedilmeye çalışıldıkça biz daha çok kenetlendik. Dışlandık.
Kimimiz ailesi tarafından yargılandı. ‘Onlar’ olduk. Tehdit edildik. Ama boyun
eğmedik. Tüm ülkeye hatta tüm dünyaya hükmedilemeyeceğimizi gösterdik. Bunun
kavgayla,çatışmayla değil de sanatla,mizahla yapılabileceğini gösterdik. 90
nesli Korkmaz,90 nesli Yıkılmaz…
Kürt kökenli bir arkadaşım olana kadar milliyetçi,Ata’m rank
elde etmek için kullanılana kadar ulusalcıyım. Hangi görüşten olursan ol önce
insan ol… ‘Primum Non Nocere’ yani
‘Önce,zarar verme !’
Sürç-ü lisan ettiysem affola…
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder