*4 yıl evvelden bugüne, bugünden 4 yıl geriye selam olsun*
Sinan Çetin programı tadında, Gülpembe müziği eşliğinde başlıyorum.
Son yazımı dört sene evvel yazmıştım. Bi o güne bakıyorum bi de bugüne. Sabit kalan bazı şeyler olduğu gibi elbette bir takım değişiklikler de mevcut.
Değişim klişesi cümlesini hatırlayın. Söyletmeyin şimdi beni.
Bir tek bana mı öyle geliyor bilmiyorum ama "değişenler değişmez olaydı, sabit kalanlar hiç olmaz olaydı" gibi bir çığlık kopuyor içimde. "Ulan eh iyiyiz işte çok şükür bizim de dünyadan şöyle bi farkımız var" diye gururlandığımız bazı şeyler popüler kültürün altına yattı, "bu da dönem buhranı, kalıcı olmaz" dediklerimiz de yerin dibine kazık çaktı. Çok merak ediyorum acaba benim kadar memleketine aşık ve içinde bulunduğu durumu hatırladıkça uyku uyuyası gelmeyen adam var mıdır.
-En azından bu yazıda- politik bir amaç gütmüyorum, hemen kümeleşmeyin.
İnsanlardan bahsediyorum güzel kardeşim. Ya da eskiden beri takip edenler varsa daha samimi olsun; insancıklardan konuşuyorum burada. Yemin ederim evrime inanmaya başlayacağım artık. Şu Darwinist olanına değil, günümüz versiyonundaki haline. İnsancıkların uzun süre kullanmadıkları uzuvlarının işlevsizleştiği ve günden güne anlamını yitirdiği versiyon. Hani amaçsız bir biçimde ömür boyunca cadde cadde gezen kardeşlerimiz abilerimiz ablalarımız var ya, bu yazıda hedef kitlem onlar.
Bugün en büyük düşmanım sizsiniz dünya parazitleri.
Hala düşünüyorum açıkçası neden vergi alınmaya başlanmadı bu düşünme şeysinden diye. Bildiğin lüks tüketim oldu anasını satayım. Bana kalsa KDV, ÖTV, ABV*, vb. bilimum vergiyi çakarım düşünen enayilere. Manyak mısınız olum? Düşünülecek çağda mı yaşıyoruz? Ya her şey zaten bugüne kadar düşünülmüş, ya da çok sevgili birkaç abi ablamız bizim için düşünüyor zaten.
Azıcık tasarruf bilinciniz olsun.
Her gün önünüze koyulan bir tabak yemek var. Ne gerek var kendi yemeğinizi yapmakla uğraşmaya? Ya da düşünecekseniz de dişe dokunur bir şeyler düşünün. Ne bileyim; "Bugün ne giysem?", "Otobüsteki kıza/çocuğa kaç dakika kesintisiz bakarsam bana evlenme teklif eder?", "Takip ettiğim iki dizinin saatleri çakışıyor, hangisini izlesem?", "Hangi kafede çaya üç lira versem?", "Hangi lens efekti 'selfie'mi daha güzel gösterir?" gibi şeyleri düşünün. Böyle böyle hayatı sorgulayın ki başınız gökten inmesin, bir nevi popi olun ve bu dünyada bir iz bırakın canım kardeşlerim.
Şimdi açlık, terör, otoriter anarşi derdim ama ondan da anlamazsınız ki siz.
Pragmatistliğin dibine vurun, makyevalizmin anasını belleyin, canlı kanlı gördüğünüz adamları putlaştırın, tavuğunuza kışt diyenin köyünü yakın, ondan sonra da vay efendim şu zihniyet memleketin geçmişini düzdü diye feryat edin. Edin yani, yapın. O anlamda söylüyorum.
Yine sizin yerinize düşündüm, hadi iyisiniz *kıps*
KOCAMAN PARANTEZ İÇİNDE KOCAMAN ÜNLEM İŞARETİ
Şimdi ciddiye alan falan çıkar, neme lazım ilk bölüme özel olmak üzere belirteyim.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder